Ne öğretildi sana küçükken?
Hatta ve dahi genlerinden sana geçen kodlarda neler vardı?
Nesi farklıydı kadın ve erkeğin, beden dediğimiz şey sadece bir kiyafetten ibaretken?
Aynı dünyaya Kendi hikayemizi deneyimlemek için gelmemiş miydik?
Kadını kadın yapan , erkeği erkek yapan neydi?
Kalem kalem yazmak isteseydin eğer, arasındaki fark neydi?
Ne için susması gerekirdi kadınların ?
Neden cefayı çeken taraf olmaları gerekirdi?
Kim ayırdı insanlığı kadın erkek diyerek?
Kimler nelere , neden tövbeliydi?
Ve kimler nelerden ötürü günahkar ilan edilmişti?
Sesli söyleyince dert olan düşünceler, zihnin içinde kimsenin duymadığı yerlerde sessizde dolaşırken neden tehlikeli değildi?
Başı belaya girmesin diye sustuğun onca şey, kendi zihninde tüm çıplaklığıyla dolaşırken, bu dünyada yaşamak denen şeye kim adil bir yer diyebilirdi?
Sahi, söylesene, ne öğretildi sana küçükken?
Taa genlerinden bu güne kadar gelen bütün prangalarının özgürleşmek için beklediği anahtar neredeydi?
Ayrımcılığı kim bulmuştu ve o kimseler acaba şimdi nerelerdeydi?
Kalbine elini koyduğunda, hangi bedende , nasıl yaşaman nasıl davranman ve neler söyleyip neleri söylemen gerektiğinin ciddi bir mesele olduğunu sana kim öğretti? Aynı gökyüzü altında buluşan masum çocuklar neredeydi?
Velhasıl, Kirlenen zihinlerdeki bu savruluş, hepimizin zihinlerimizdeki çamurla yaşamaya mahkûm edilişinin en büyük kanıtıyken, sevgisiz kalplere ulaşabilecek bir ışığa inancımızı kaybetmemeyi umut ediyorum.
Ernur BAYRAV || BURSA GÜNDEM